URFA’DA BİR KÜLTÜR DERYASI KISAS
Süleyman ÖZEROL
Araştırmacı-Gazeteci
Birçok şehir “büyükşehir” adı altında yapılandırılırken “köy” adıyla bildiğimiz yerleşim birimleri artık “mahalle” diye anılıyor ve sanırım “uygarlık” yolunda bir adım daha atıyoruz. Köy dediğimiz yerler de eskilerin deyimiyle “tarih” oluyor…
Çoğu insan, “tarih olan” geçmişe büyük özlem duyar. Geçmişin güzel yanarlını suskun bir gülümseme, acı yanarlını ise bazen iç çekilerle anımsar. Süreçteki değişim ve gelişimler anımsandıkça da “vay be” demekten kendini alamaz, başta kendisi olmak üzere her şeyin değiştiğini düşünür. “Oysa eskiyen yaşamımızdır.” Değişen pek bir şey olmamasına karşın her değişimin o an’a özgü olduğu fark bile edilmez…
1972 yılında Urfa Merkez Yetiştirme Yurdunda öğretmen olarak göreve başladım. 1975 yılına kadar tam tamına üç yıl burada görev yaptım. 1975 yılının baharında Çiftehan denilen yerde taksi çalıştıran “Dudu Memet” adıyla tanınan Mehmet Aran, bir gün beni Urfa’ya ilk geldiğimde Gürgür Emmimin bana anımsattığı kendi köylerine götürdü. Kısas köyü Urfa’ya on iki kilometre kadardı. Muhtar Mustafa Demir’i de yanımıza alarak Urfa’dan tanıdığım Şinasi Ol ve Orhan Günyıl’ın görev yaptığı köyün batısındaki Kısas Ortaokuluna gittik. Mustafa Demir, Dudu Memet ve ortaokulda hizmetli memur olan muhtarın kardeşi Haçim Demir okulun önünde birkaç da anı fotoğrafı çektirdik.
Kısas köyündeki ilk izlenimim Kısas’ın evleri gibi kerpiçten yapılmış olan eski ilkokul, o zaman da ortaokul binası ve hemen yanındaki minaresiz cami oldu. Bir cami de güneyde bulunan mezarlığın yanında idi. 500 hanelik Kısas’ın 70-80 hanesi Sünni, diğerleri Alevi imiş. Her iki caminin yapılmasında da Aleviler el vermişler. Sanırım kısas, ülkemizde birlikteliğin önemli bir örneği idi…
Yaz döneminde Kısas’a atamam yapıldı, 3 Eylül 1975 tarihinde göreve başladım, Malatya Hekimhan Ballıkaya’ya, köyüme gittim. 8 Eylül günü Oğlum Ozan dünyaya geldi. Kız kardeşimi de yanımıza alarak Urfa’ya geldik. Dudu Memet’in tuttuğu kayınpederi Memey’in bir göz odasına taşındık. Ozan kırklı iken geldiğimiz Kısas’ta ertesi yıl boşalan lojmana taşındık. 22 Nisan 1977 tarihinde kızım Gül Kısas’ta dünyaya geldi. 1978 yazında okul müdürlüğü görevini üstlendim, pek çok öğretmen ile görev yaptım. Özellikle genç öğretmenlerdi ve çoğuna ilk geldiklerinde ev sahipliği yaptım. 1981 yılında kısa bir süre Siverek’te görev yaptım ve 25 Eylül 1981 tarihinde Malatya’da Toygar köyünde göreve başladım. Boran köyü, Ahmet Parlak İlkokulu, Şehit Yüzbaşı Hakkı Akyüz İlköğretim Okulu derken 25 yıl 7 ay üzerinden 1998 yılının Martında emekli oldum. O günden beri gazetecilik yapıyorum. 2001 yılından buyana yılın yarısını (kış dönemi) Ankara’da geçiriyorum.
Geriye dönüp de 40 yıla bir göz attığımda, o güne bugüne hep düşünmüşümdür; Kısas’a harcadığım emeği kendi köyüme harcamamıştım. Altı yıla yaklaşan görev sürem içinde neler yaptığımı, neler yapamadığımı, neler yapmak istediğimi birçok Kısaslı benden daha iyi bilir. Kısas’ın toplumsal yapısındaki değişim ve gelişimleri de anımsarlar.
Kodak’ın “istamatik” dedikleri, kare film yapısı olan bir makinem vardı eşimin çeyizleri arasında. Rahmetlik kayınpeder Almanya’dan getirmişti. Halen duran bu makine ile Urfa’da ve Kısas’ta pek çok fotoğraf çektim. Bazen bu fotoğraflara bakar oradaki anılarımı anımsarım. Anılarımın bir bölümünü 1062-1980 yılları arasını bir bölüm olarak hazırladım. Kısas ile ilgili anılarım ve değerlendirmelerim de içinde elbette…
Dile kolay, 40 yıl…
Evet, Kısas’ta göreve başlayalı 40 yıl olmuş. İlk yıl köy evinde oturduğum zaman sıkça uğradığım Cuma Aran’ın dükkânında bir sürü çocuk dolanıp dururdu. Maviş, İmam, Serap, İzzet, Feyzullah Cuma Hocanın çocukları idi. Bu çocuklardan İzzet, o zaman dört ya da beş yaşlarında idi ve bugün elimizde tuttuğumuz ve de yılların düşü olan kitabı hazırlayan kişi…
“Urfa’da Bir Kültür Deryası Kısas”
İzzet Aran ile yıllarca çalıştığı işi gereği Malatya’ya gelip gidişlerinde, 2002 yılından itibaren benim Urfa ve Kısas’a gidiş gelişlerimde pek çok söyleşilerimiz oldu. Kısas Fotoğrafları ile tanıdığımız Fikret Otyam ve İbrahim Demirel ile iletişim kurdu. Hep Kısas ile ilgili bir fotoğraf kitabı çıkarılmasından söz etti. 2006 yılında Av. Bülent Güleç ile kısas ile ilgili fotoğrafları Fotoğrafya adı ile yayınladı. Bu albümde Kısas’ta çektiğim fotoğraflar da yer aldı. Bu arada İzzet Kültür Bakanlığının bir Urfa biriminde fotoğrafçı olarak çalışmaya başladı. Yrd. Doç. Dr. A. Cihat Kürkçüoğlu ile birlikte çalıştı. Ve aradan geçen sekiz yıldan sonra hem yıllar öncesinin siyah beyazlarını hem de yeni fotoğrafları Kısas ile ilgili konularla harmanlayarak yeni bir kitap hazırladı; kutlarım!
Bakalım kimlerin emeği geçmiş?
Yazarlar:
Ayten Doğan, Asiye Aran, Dr. Halil Atılgan, Yrd. Doç. Dr. Cihat Kürkçüoğlu, Sabri Kürkçüoğlu, Abuzer Akbıyık, Av. Müslüm Akalın, Aşir Kayabaşı, Faik Bulut, Süleyman Özerol, Bakır Bozkurt (Ozan İsyani), Veysel Aran, İzzet Aran, Nadir Aykaç, Şeref Burç ve Hasan Atalar
Fotoğrafçılar: Yrd. Doç. Dr. Cihat Kürkçüoğlu, Sabri Kürkçüoğlu, Süleyman Özerol, İbrahim Halil Karaca, Şebnem Erbaş, Fikret Otyam, İbrahim Demirel, Mustafa Akkül, Mr. Cordan, Mr. Eric, İzzet Aran
Şairler: İbrahim Halil elveren (Ozan Berdari), Hacı İsa Özbay (Halimi), Mehmet Acet (Âşık Sefai), Haydar Aydoğdu, Sabri Çulpan
Editörler: Ayten Doğan, Aynur demir, Av. Güzide Kahraman
Tasarım: TasarımPR
Baskı: Color Ofset Matbaacılık, İskenderun 2014
Kitabı hazırlayan İzzet Aran, fotoğrafçılığa değinmiş, katkı sunanlara teşekkür etmiş ve “Merhaba” demiş.
Av. Müslüm Akalın, “Bir Sevda Adamı Yrd. Doç. Dr. Cihat Kürkçüoğlu” yazısında Urfalı akademisyeni özellikle duygularıyla anlatmış.
Dr. Halil atılgan, “Söze Başlarken”, 1989 yılında Kısas’ı nasıl tanıdığını belirtiyor ve güzel bir anlatım sergiliyor. Atılgan, altmışlı yıllarda Fikret Otyam’ı tanımış ve yapıtlarını okumuş olsaydı Kısas’ı daha erken ve daha iyi tanımış olurdu.
Kitaba damgasını vuran pek çok fotoğrafı çeken Yrd. Doç. Dr. Cihat Kürkçüoğlu, “Urfa’da Bir Kültür Deryası Kısas” yazısında Kısas’ı ve Kısaslıları nasıl tanıdığını, sonrasını, kerpiç evlerini ve farklılıklarını anlatmış. Hemen ardından Kısas ve kültüründen, bu kültürü tanıtıcı etkinliklerden, kültür sanat adamlarından, Kısas’ı tanıtmada emeği geçenlerden söz etmiş.
Kısaslı şair Aşir Kayabaşı’nın, “Kısaslı Bizim Aslımız” şiirini daha önce “Urfa Dağlarında Köroğlu, Kuloğlu ver Esemoğlu” kitabında da okumuştuk.
İzzet Aran “1929’dan Buyana Kısas Köyünde Eğitim süreci”, “Urfa İli Kısas Köyü İlkokulu Başöğretmenliği (1929)”, “Kısas Köyü Ortaokulu Yaptırma ve Öğrencilerini Barındırma Derneği (1967)” ve lisenin açılışı ile ilgili yazılarla eğitimin cumhuriyet dönemi sürecini anlatmış.
“Kısas Şah Muhammed Türbesi ve Geleneksel Yemeği” ve Cuma Aran’ın “Şah Muhammed” şiiri birbirini tamamlamış.
27 Nisan 2002 tarihinde konuşmacı olarak katıldığım “Şah Muhammedi Anma ve Aşure Etkinliği”nde yaptığım konuşmadan bazı bölümler “Merhaba” başlığı altında, eski ve yeni fotoğraflarım (1972-2012) ve çektiğim fotoğraflarla birlikte bir bölüm olarak yayınlanmış.
Faik Bulut’un Atlas Dergisinde yayınlanan “Doğunun Tenindeki Nakış” başlıklı yazısında “dövme” geleneği anlatılmış, İzzet Aran’ın Kısaslı dövmeli kadın portreleri yer almış…
Veysel Aran’ın, “Edison Işığından Önceki Kısas” yazısını okuyunca 1975-1976 kışında Memey’in tek gözlü evinde otururken eşim, oğlum ve kız kardeşimi gaz lambasından zehirlenme ya da olası bir yangından nasıl kurtardığımı anımsadım. Ben Kısas’tan ayrıldıktan bir süre sonra elektrik gelmiş, yolu asfalt olmuş. Bunu 21 yıl sonra gittiğimde gördüm.
İbrahim Halil Elveren’in (Ozan Berdari) “Geçmişe Özlem” şiiri…
“Bakır Erdem (Hoca Bakır) ve Cuma Aran (Âşık Fedai)”, Kısas’ın geçmişteki ve günümüzdeki devletten maaş almayan iki hocası anlatılmış…
Hacı İsa Özbay’ın (Âşık Halimi) “Kısaslı” şiiri…
Abuzer Akbıyık, “Kısaslı Âşıklar” yazısında Kısas’taki âşıklık geleneğinden söz etmiş…
“Kısaslı Bir Üstat: Mehmet Polat”, Hollanda’da yaşayan, kendi tasarladığı 13 telli ut ile çok yönlü müzik türüne hitap eden Kısaslı udi anlatılmış…
Haydar Aydoğdu’nun, “Kısaslım” şiiri…
“Akpınarlı Âşık Veli Erenler (Kemter Veli)”, Bakır bozkurt tarafından anlatılmış. Aşığın, “Himmet Eyleyin Siz Bize” şiiri de yer almış…
“Âşık Sefai’nin Kısas Şiiri”, 12 dörtlükten oluşan ve yirmi yıl kadar önce de Halk Ozanlarının sesi dergisinde yayınlanan destanı iki sayfaya yayılmış…
“Geleneksel Aşure Etkinliği” hakkında bilgi verilmiş…
“Kerpiç Yapılar” ile Kısas’ın eski evleri ve “Koç Boynuzlu Evler”in özelliklerine değinilmiş…
“Kapara (Kapı Arası)”, avlulara giriş kapısı olan ve iki yanında oturma yererli bulunan oturma düzeneğini Hasan Atalar anlatmış…
Sefer Burç, “Kısas’ta Köçerlik” başlığı altında Tek Tek Dağlarındaki yaylacılık (göçerlik) geleneğinden söz etmiş…
“Su Küpleri ve Yapımı”, Sırın köyünden küp yapım ustası Fatma Kuzu ile örneklenmiş…
“Zahire Evi (Mazgan)”, Çamurdan Yapılmış Petekler”, killi çamur ile saman karıştırılarak yapılan tahıl ambarları anlatılmış…
“Fecename”, Eğitimci Yazar Ayten Doğan’ın “Yitik İnciler” adlı yapıtından yayınlanan bir denemesi…
“Kısas Köyünde Nakış”, Asiye aran tarafından kaleme alınmış, “kanaviçe” örnekleri verilmiş.
“İsot Yapımı”, ilk gittiğimde Urfa merkezde bir arkadaşın anlattığı bir öyküyü anımsattı. Düşman isot tarlalarına girinceye kadar kımıldamayan Urfalıları da… Urfa’da hemen her hafta yenilen lahmacun ya da çiğ köftenin baş malzemesi olan bibere bizim yörede “isdotu”, burada ise “isot” diyorlar. Salçası da bolca yapılıyor, unutmamak gerek…
Halil İbrahim Elveren’in, “Anlatayım Kısas’ı” şiiri…
“Kısas’ta Ekonomik-Sosyal ve Kültürel Yapı” ve “Kısas’ta Gelenekler” S. Sabri Kürkçüoğlu tarafından kaleme alınmış…
Bakır Bozkurt; “Akpınar Köyü”, “Bugünkü Akpınar Köyü”, “Su Pınarı başlığı altındaki yazıları ile 1948 yılında “Çiftçiyi Topraklandırma Yasası” çerçevesinde Kısas’tan göçüp gidenlerin yerleştiği Akpınar köyünü anlatmış.
“Kısas Köyünde Bağmancılık”; üzüm bağlarını, üzümden elde edilen ürünleri konu edinen bir bölüm…
“Kilim Dokumacılığı” denince aklıma hemen Gocey takma adıyla biline Veyis Demircan gelir. Özellikle “yolluk” dokurdu.
“Kısas Takla Güvercinleri (Kuşları)”, Urfa’da yaygın olan kuşçuluğun Kısas’a da yansımasının bir göstergesi… Âşık Celali’ye (Veli Göncü) “Kuşçu Veli” de denirdi kuş yetiştirdiği için…
Kitabın sonunda iki yaşamöyküsü var: Harran Üniversitesi Fen edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi A. Cihat Kürkçüoğlu ve araştırmacı-Fotoğrafçı İzzet Aran…
Herkesin emeğine sağlık böyle bir yapıt ortaya çıkardıkları için…
(2 Aralık 2014, Ankara)
Malatya SÖZ: 17 Aralık 2014 Çarşamba
Urfa Şafak Gazetesi, 26 Aralık 2014
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.